
Almanya 1875 doğumlu ve 20. yüzyılın en önemli hikâye anlatıcılarından biri olan Paul Thomas Mann, Lübeck’te saygın, asilzade ve tüccar bir ailenin içinde doğdu. Abisi Heinrich ile Thomas arasında ömür boyu süren rekabet, ikisinin de ergenlik çağında yazarlıkla ilgilenmesiyle başlayacaktı. Zamanla Heinrich Mann kişiliğiyle ön planda olan, fazlasıyla politik bir yazar olacaktı. Yine de ikili aralarındaki rekabete rağmen ölene kadar birbirleriyle yakın ilişkide kalacaklardı. Mann’ın çok yakın olduğu ablası Carla Mann 1910’da, diğer kardeşi Lula ise 1927’de intihar edecekti. İntihar, Mann ailesinin ileride de yakasını bırakmayacaktı…
Son kitabı yüzünden neredeyse yumruk yumruğa gelecektik. Yine de sanatsal kişiliğinin bende uyandırdığı his küçümsemeden çok uzak. Daha çok nefret gibi. Kitapları o kadar sıra dışı bir şekilde kötü ki tutkulu bir düşmanlığı kışkırtıyor.
Thomas Mann’ın Heınrıch Mann hakkında arkadaşına yazdığı mektuptan.
Thomas Mann’ın Başarıya Giden Yolu: Katia Pringheim

Thomas Mann, varoluşsal kaygılar, kimlik ve toplum üzerine odaklanan derin, katmanlı anlatılarıyla tanınır olmuştu. Yazar, sık sık eserlerine felsefi ve entelektüel temaları dahil ediyor; çağdaş fikirler ve konularla derin bir etkileşime giriyordu. Bu da onun anlatılarını zengin ve ilgi çekici kılmıştı. 1901’de yayınladığı ve burjuva bir ailenin çöküşüne odaklanan, toplumsal değişikliklerin bireylerin hayatları üzerindeki etkisini anlatan eseri Buddenbrooklar ile büyük bir şöhret yakalayan Mann, 1924’de Büyülü Dağ ile birlikte Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülerek uluslararası edebiyat dünyasında da itibarını sağlamlaştırıyordu. 1905 yılında evlendiği eşi Katia Hedwig Pringsheim açık görüşlü, bohem ve oldukça entelektüel, Almanya’nın en zengin yahudi ailelerinden birinin kızı olarak Mann’ın eşcinsel eğilimlerinin farkında olsa da evlilik teklifini kabul ederek sıra dışı ailesinin kurulmasının yolunu açan kişi olacaktı. Katia Mann ayrıca, Bavyera’daki üniversite giriş sınavını geçen ve Münih’te matematik okuyan ilk kadındı.
Thomas Mann’ın başarısının ardında disiplinli çalışmasının yanında onu her şeyden koruyan ve her zaman yanında olacak olan Katia Mann ile evlenerek yaptığı seçimin de katkısı büyüktü. O, evlilikleri boyunca eğilimlerini bastırıyor, hayatındaki bu çatışmayı kendini sadece edebiyata vererek ve hayat stilini tamamen edebiyata adayarak yenmeye çalışıyordu. Sabah asla rahatsız edilmeden mutlaka dört saat çalışan Mann, ardından ailesiyle uzun öğle yemeği yiyerek yürüyüşe çıkıyordu.
Hayatımı ve çalışmalarımı daha önceki gibi en büyük kararlılıkla, beni yaralayan ama beni oyalayamayan veya alçakgönüllü kılamayan olaylardan etkilenmeden sürdürmeye kararlıyım.
Thomas Mann
Mann Ailesi Almanya’dan Ayrılıyor
Nasyonal Sosyalist rejim sırasında 1933’te İsviçre’ye, 1938’de ABD’ye göç eden ve 1944’te ABD vatandaşı olan Mann, Albert Einstein’dan sonra yaşayan en etkili Alman olarak kabul ediliyordu. Hitler’in gözbebeği Wagner’ın müzik dehasını küçümsediği için sürgüne gitmek zorunda kalan ve uzun yıllar yaşadığı villasını döndüğünde bir daha bulamayacağı hiç aklına gelmeyen Mann’ın 8000 kitaplık kütüphanesi ne yazık ki yıllar içinde kaybolacaktı.
Sürgünde Mann maddi rahatlık ve manevi huzursuzluk içinde yaşarken; kardeşi Heinrich de dahil olmak üzere sürgündekilerin birçoğu ise maddi zorluk çekiyordu. Mann dünya çapında bilinirliği sayesinde kitapları 1936’da Almanya’da yasaklansa da Amerika’da geniş bir okuyucu kitlesine sahipti.
Where I am is German culture
Thomas Mann, Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ettiğinde
Sihirbaz Thomas Mann ve Ailesi
Çocukları tarafından “Sihirbaz” olarak çağırılan Thomas Mann ve eşi Katia Mann’in altı çocuğu vardı. Katia’nın 1906’da doğan ikinci çocuğu Klaus’u, Thomas’ın ise 1905’te doğan en büyük çocuğu Erika’yı ve 1918’de doğan Elisabeth’i en çok sevdiği daha baştan belliydi. Diğer üçü -zorlukla tahammül edilenler- 1909’da doğan ve tarihçi olan Golo, 1910’da doğan ve ailenin hiçbir şey yapmayan tek kızı Monika ve 1919’da doğan müzik profesörü olan Michael’dı.
Erika ve Klaus Mann sanata oldukça yatkındı, ergenlik çağında gittikleri Berlin’de oyunlar ve hikayeler yazmışlardı, II. Dünya Savaşı öncesinde ise avangard, özgür ve kural tanımayan bir yaşam tarzına sahiptiler. Weimar Cumhuriyeti’nin sunduğu özgürlüklerden sonuna kadar yararlanan iki kardeş Nazi Partisi’ndeki birçok kişi için, Almanya’da yanlış olan her şeyin özünü oluşturuyordu.

Erika, savaş sırasında var olmak istese de bir noktada pes etti ve savaştan sonra, en sevilen çocuğu olarak babası Thomas Mann için çalışmaya başladı, onun “yardımcısı” ve daha sonra da vasisi olarak da çalışmaya devam etti.

Edebiyatçı olan Klaus Mann da babasıyla rekabet halindeydi ve hayatı boyunca bu rekabetin sancılarını yaşadı. 1936’da ilk kez Amsterdam’da yayınlanan en ünlü romanı Mephisto’yu yazdı. Ama başarıya giden yol için oldukça hassas bir ruhu vardı. 1949’da yeni ve tamamlanmayacak romanı The Last Day’i yazmak için gittiği Côte d’Azur’da kendi hayatına son verdi. The Last Day, intiharın dünyadan bir kaçış olduğunu savunuyordu. O sırada İsviçre’de olmalarına rağmen ne Thomas Mann ne de Katia Mann cenazeye gitmediler. Mezarı başında sadece ablası Erika Mann ve yakın 1-2 arkadaşı vardı.
Diğer kardeşlerden Golo Mann önemli bir tarihçi ve yazar oldu. On altı tarihsel çalışmasından en çok satanı, 1971’de yayınlanan Albrecht von Wallenstein’ın anıtsal biyografisi oldu. Michael Mann, İsviçreli eşi ve iki oğlu Frido ve Toni ile birlikte San Francisco’ya yerleşti. Orkestra müzisyeni olarak kariyer yaptı ve ayrıca önemli bestecilerin orijinal eserler yazdığı bir solist (viyola) olarak da büyük başarılılar kazandı. Ailenin geri kalanı Avrupa’ya döndükten sonra ABD’de kalan Michael Mann, dikkatini müzikten Alman filolojisi ve edebiyatına çevirdi, müzikoloji, kısa öyküler, bir opera librettosu ve dergi makaleleri üzerine bir dizi kitap yayınladı. Yayınlarının konuları arasında Goethe, Heinrich Heine ,Schiller, Schubart ve babasının eserleri vardı. Babasının ölümünün yirminci yılında Mann’ın günlüklerini yayına hazırladıktan hemen sonra gizemli bir şekilde intihar etti. Geleceğin ekolojisti ve denizcilik uzmanı Elizabeth Mann Borgese, sürgün yıllarını İtalyan kocasıyla Chicago’da geçirdi. Savaştan sonra İtalya’ya taşındılar, denizcilik hukuku ve politikası ile çevrenin korunması konusunda uluslararası tanınmış uzman olarak tanındı. Kız kardeşi Monica’nın ise 1940’ta İngiltere’den Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçmak için bindiği gemi battı. Kocası boğuldu; kendisi kurtarıldı ama ailesinin evinde asla mutlu olmadı. Bir süre, Avrupa’ya dönmeden önce kendini rahat hissettiği New York’ta yaşadı.
Mann Ailesinin Son Yılları

Heinrich Mann, Doğu Almanya’ya geri dönmesi için davet edildikten sonra Mart 1950’de Kaliforniya’dan ayrılmaya hazırlanırken öldü. Thomas Mann 1955’te; Katia Mann ise 1980’de 97 yaşında İsviçre’de öldü. Thomas Mann, sıra dışı bir aileden geldiğini bilerek yaşadı. Sık sık bununla gurur duysa da, çocuklarıyla ilişkileri karmaşıktı. Edebiyatını ve çalışmalarını besleyen bir yandan da acı veren bu yorucu mirasın bedellerinin farkındaydı. Güçlü karakteri ve edebiyata olan tutkusu onu yolundan hiçbir zaman sapmaması ve 20. yüzyılın en önemli edebiyatçılarından biri olmasını sağladı.