Rolling Stone, “2023’ün Şu Ana Kadarki En İyi Albümleri” listesinde My Back Was A Bridge For You to Cross‘u saran o ham duyguyu şu sözlerle dile getiriyor:
ANOHNI’nin sesi şarkıdan şarkıya yas tutarken narin, kızgın ve yorgun geliyor— sivil hakların yerine getirilmeyen vaatleri yüzünden… ekokırıma yenik düşerek kurban edilen bir dünya yüzünden.
1995 yılında, eşcinsel ve transseksüel topluluklar için kendisini sosyal adalate adamış Amerikalı drag queen ve aktivist Marsha P. Johnson’ın onuruna, The Johnsons’ı kuran ve 1997 yılında New York’ta Antony & The Johnsons adıyla konserler vermeye başlayan, ilk günlerinden itibaren Nina Simone ve Billie Holiday gibi isimlerle karşılaştırılıp eterik sesiyle ve şarkı sözleri ile dinleyicileri büyüleyen ANOHNI (Anthony Hegarty) sadece bir müzisyen değil aynı zamanda sanatı aktivizme olan derin ve sarsılmaz bağlılığıyla iç içe geçmiş bir hakikat anlatıcısı.
Hem kırılgan hem de muazzam bir şekilde, evrensel insan deneyimlerine dönüşen derin kişisel anlatıların taşıyıcısı olan sanatçı, ilerleyen zamanlarda ruhunun onurunu korumak adına kadınsı özü ve yönü ile tanınmak isteyen bir transseksüel olma cesaretini bularak ANOHNI adını almaya karar verir. 2005 Mercury Ödüllü albümü I Am a Bird Now, ham samimiyeti ve cinsel kimliği keşfiyle, onu marjinalleşmiş yaşamlar için önde gelen bir sese dönüştürecek zemini hazırlar.
ANOHNI’nin kuir kimliği, adaletsizlikleri dile getirdiği temel bir mercek işlevi görürken aktivizmi de çalışmalarında tematik bir konu olmanın ötesinde, aslında yaratıcı ürünlerinin temelidir. 2016 tarihli albümü Hopelessness, iklim değişikliği, drone savaşı, hükümet gözetimi ve sistematik adaletsizlikleri doğrudan ele alırken, 4 Degrees parçası ise dünyanın yok oluşuna tanık olma arzusunu kışkırtıcı bir şekilde ifade ederek, insanlığın ekolojik yıkımdaki aktif katılımını şok edici bir şekilde vurgular.
Hopelessness’tan sonra kendini görsel çalışmalarına adayan sanatçı, Danimarka, Almanya ve New York’ta bir dizi sergi açar ve tiyatroya ağırlık verir. Başka bir albüm daha yapıp yapmayacağından emin olmadığı müzikal bir duraklama döneminin ardından Grammy ödüllü İngiliz müzik yapımcısı Jimmy Hogarth ile yıllar sonra yeni bir albüm yolculuğuna çıkar.
2023 yılında trans aktivist Marsha P. Johnson’ın çarpıcı kapak resmiyle yayınlanan My Back Was a Bridge For You to Cross albümü, Billboard tarafından kişisel ve politik çizgi arasında nadir bir zarafet ve aciliyetle gezinen “derinden hissedilen bir protesto şarkısı” olarak tanımlanır. Albümün açılış parçası It Must Change, “Buradan gitmiyoruz / Kimse buradan gitmiyor / Bu bizim dünyamız” sözleriyle marjinalleşmiş topluluklara yönelik şiddeti ve yaklaşan çevresel felaketi sakin ama kararlı bir şekilde dile getirir.
Müziği hem ağıt hem de çağrı niteliğinde olan ANOHNI, büyük beğeni toplayan albümü My Back Was A Bridge For You to Cross’un dokunaklı odak noktası olan Scapegoat ile zulüm döngülerine yakalanmış olanların yaşadığı krizi cesurca söylemekten çekinmez:
Kim olduğun, nereden geldiğin önemli değil / Ne vereceğin, neden yaşamak istediğin önemli değil / Sen benim günah keçimsin / Şahsi bir şey değil.
ANOHNI, günah keçisi ilan edilen kurbanların içsel özgüllüğünün, herhangi bir failin anlayışının ve erişiminin ötesinde var olduğunu ifade eder. AIDS salgınını yaşamış ve trans yaşamların sistematik olarak “ötekileştirilmesine” tanık olmuş biri olarak, belirli bedenlerin “harcanabilir” kabul edilmesinin ne anlama geldiğine dair derin bir anlayışa sahip sanatçı, şiddeti ve ayrımcılığı yayan toplumsal normlara kökten bir şekilde karşı çıkar.
Kuir Kimlik ile İklim Çağrısı Bir Arada

ANOHNI’nin müziğinin ötesine uzanan aktivizmi, çevre ve sosyal adalet girişimleriyle sürekli olarak kendini bir araya getiriyor. Büyük Set Resifi’nin yıkıcı durumunu sergileyen performanslarına eşlik eden görsel unsurlar gibi Avustralyalı sanatçı ve film yapımcısı Lynette Wallworth ile yaptığı iş birlikleri, “böylesine anıtsal bir kaybın yasını tutmaya uygun törenler” olarak hizmet ediyor. Racing Extinction belgeseli için yaptığı Manta Ray şarkısıyla Oscar’a aday gösterilmesi, ekolojik farkındalığa olan bağlılığını daha da pekiştirmişti.
ANOHNI’nin iklim aktivizmi sanatsal ifadesinden ayrı değildir, aksine onun sanatsal ifadesinin ta kendisidir. Yeryüzündeki tüm zulmün birbiriyle bağlantılı olduğunu gören sanatçı, radikal bir manifesto ile derin bir toplumsal değişim çağrısı yapıyor:
Kadınların ve dünyanın boyunduruk altına alınması bir ve aynıdır. Kürtaj hakkı da dahil olmak üzere kadınların hakları ve etik muamelesi için küresel bir standart uygulayın. Erkekleri koruyucu ve yırtıcı rollerinden kurtarın. Trans bireylerin ve renkli insanların yaşamlarını koruyun. Biyoçeşitliliğin yeniden canlanmasını beslemek için toplumları yeniden düzenleyin. Dişil arketipi yaratılışın merkezine geri getirin. Fosil yakıtların, silahların, toksik kimyasalların, ilaçların satışından ve başkalarının hapsedilmesinden kâr elde etmeyi yasa dışı hale getirin. İstiflenmiş kaynakları küresel olarak yeniden dağıtın. Hayvanlara işkenceyi suç haline getirin. Ekonomik büyümenin ‘gerekliliğini’ azaltın. Savaş suçlularını ve kurumsal ekokırım faillerini yargılayın. Yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması hakkında küresel referandumlar isteyin. Bugün kurumsal, dini ve hükümet gücündeki çoğu erkeği kadınlarla değiştirin. Neden hayatlarımızın kaynağı olan biyosferin nihai yıkımına bu tür değişiklikleri araştırmaktan daha istekli olduğumuzu sorun.
ANOHNI kolaylıkla sindirilebilen bir müzik yapmaktan ziyade insanlık durumuna dair derin bir yansıma sunuyor. Hepimizi gezegene dair suç ortaklığımızı kabul etmeye ve hem gezegenle hem de birbirimizle ilişkimizi yeniden değerlendirmeye zorluyor. ANOHNI’nin aktivist kişiliğini bu kadar otantik kılan şey, kolektif sorumluluğun rahatsız edici gerçeğiyle yüzleşmeye istekli olmasıdır.
Kanadalı yazar ve aktivist Naomi Klein’ın yakın zamanda “dünyamızı ele geçiren ölüm dürtüsünü kucaklayan, sanat yapmaya çalışan birkaç müzisyenden biri” olarak tanımladığı ANOHNI atalarımızın günah keçisi ilan edilmesinin ve yaşamları boyunca şiddeti deneyimlemesinin hikayelerinin, ister iklim ister kuir bağlamlarında olsun, çok derin ve yapısal bir şekilde bedenlerimizin genomunda olduğunu ve içgüdüsel olarak onları taşıdığımızı dile getirir. Naomi Klein ile gerçekleştirdiği bir sohbette, kendi dünya görüşünü büyük ölçüde etkileyen ve adeta bedensel bir bağlantı anlayışı sunan yedi nesil yasasını, “beceriksiz beyaz gözlerle” nasıl keşfettiğinden bahseden ANOHNI, travmanın sadece psikolojik değil, biyolojik olarak da kodlanmış olduğunu öne sürüyor:
Bazı günah keçisi türlerinin genomun derinliklerinde olduğuna inanıyorum. Biliyorsunuz, yüzyıllar ve nesiller boyunca bunun tarihi bir emsali var, ben de bir tür animist olarak bu hikayelerin çoğunu içimde taşıdığıma içtenlikle inanıyorum. Benden önce gelen insanların hikayeleri gibi… Hepsi sinir sistemimde, rüyalarımda sanatçı olarak yaptığım her hareketi bilinçsizce ince yollarla bilgilendiriyor.
Yedi nesil yaklaşımı, hem güzel hem de korkunç olan geçmişimizle yeniden bağlantı kurmak, bugünümüzü gerçekten yaşamak ve geleceğimizi yeniden şekillendirmek için bir çağrı niteliği görürken, ANOHNI, doğayla ilişkimizi onarmak istiyorsak, mevcut kapitalizm, ataerkillik ve sömürgecilik sistemlerimizle de devam edemeyeceğimizi vurguluyor:
Geri çekilmeye doğru ilerlemenin bir yolu yok. Ve Dünya’nın istediği şey, geri çekilmektir. Durmamızı istiyor. Biyoçeşitliliğin geri kalanıyla birlikte var olmak istiyorsak, durmalıyız.
Ruhun ve Gezegenin Yankıları Zorlu PSM’de Buluşuyor
ANOHNI & The Johnsons, 10 Haziran’da PSM Loves Summer 2025 kapsamında Zorlu PSM sahnesini şereflendirmeye hazırlanırken; İstanbul’daki müzikseverleri de derinden etkileyici bir deneyim bekliyor. Bu merakla beklenen konser, yaklaşık on yıl sonra ilk büyük turnesine çıkan sanatçı için önemli bir geri dönüşe işaret ediyor.
Sadece bir müzik performansından daha fazlası olan bu konser, ANOHNI’nin New York’un 90’lardaki kuir kulüp sahnesinden çıkan trans bir sanatçı olarak deneyimleriyle şekillenen benzersiz bakış açısını, ham bir dürüstlükle çağımızın karmaşıklıklarını ve kaygılarını yansıtan sanatını vadediyor. Eşi benzeri görülmemiş zorluklarla boğuşan bir dünyada, ANOHNI’nin şaşmaz bakışları ve sarsılmaz sesi, tehlikede olan gezegenin ve acil değişim ihtiyacının önemli bir hatırlatıcısı olarak hizmet ediyor. Müzikseverleri büyüleyici parçaları eşliğinde hakikat ile zarif bir şekilde yüzleşmeye davet ederken, hem teselli hem de güçlü bir eylem çağrısı sunan ANOHNI’ye tanıklık etme fırsatını kaçırmamanızı tavsiye ederiz.