Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Filmekimi ile Sonbaharın Film Rüzgarı Başlıyor

Bu yıl 23.’sü düzenlenecek Filmekimi, bir kez daha Cannes’dan Venedik’e, Locarno’dan Toronto’ya saygın festivallerde dünya prömiyerini yapan en yeni ve ödüllü filmleri sinemaseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor.

Herkesin dört gözle beklediği serin bir hava, sararmaya ve dökülmeye başlayan yapraklar, yoğun bir takvimle aktif olan okul ve iş sezonu. Sonbahar denildiğinde akla gelenler arasında en önlerde yer alıyorlar. Sinemaseverler için ise sonbahar mevsiminin ayrı bir anlamı var. Çünkü ülkemizdeki en önemli sinema etkinliklerinden birisi olan Filmekimi’nin zamanı.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 23. kez düzenlenecek olan Filmekimi, Paribu sponsorluğunda dört farklı şehirde yapılacak. Filmekimi programı, 4-13 Ekim’de İstanbul, 10-13 Ekim’de Diyarbakır, 17-20 Ekim’de Ankara ve 24-27 Ekim’de İzmir’de izleyiciyle buluşacak. Biletleri de 27 Eylül Cuma günü saat 10:30’da Passo üzerinden genel satışa sunulacak.

Filmekimi’nin Cannes, Venedik ve Toronto film festivallerine yakın bir tarihte gerçekleşiyor olması sinemaseverler açısından güzel bir avantaj oluyor. Bu sayede dünyanın en prestijli sinema organizasyonları arasında yer alan bu film festivallerinde prömiyerini yapan, dikkat çeken ve ödülle dönen filmleri kısa bir süre sonra izleme şansı yakalıyoruz. Filmekimi’nin sloganının “Geldi iki gözümün çiçeği” olması da bu paralelde sinemaseverlerin heyecanını ve merakını karşılar nitelikte.

Filmekimi Afiş Çalışması

Festivalde bu sene dikkatimizi çeken konular arasında iki farklı şey var. Bunlardan birisi İstanbul salonları takvimine Cemal Reşit Rey’in de eklenmiş olması. Özel olarak kurulacak büyük beyazperdeyle Cemal Reşit Rey Konser Salonu festivaldeki numaralı oturma düzeninin bulunduğu tek salon olacak. Evet, Filmekimi’nde bu yıl ilk defa koltuk numarasız izleme düzeni bulunuyor. Bu durumun amacı ise salonları tam kapasite ile kullanabilmek, bu değerli filmleri mümkün olduğunca daha fazla sinemasever ile buluşturabilmek. Şunu da belirtelim ki salonlardaki numarasız oturma düzeni zaten yurtdışındaki birçok festivalde uygulanan bir yöntem. Bu düzenin sorunsuz işlemesindeki anahtar nokta ise izleyicinin duyarlı ve bilinçli olmasına dayanıyor. Henüz gelmemiş arkadaşlar için önceden yer tutmamak ve diğer izleyicileri de düşünerek orta sıralara ilerleyerek oturmak önemli. Filmekimi’nin izleyici kitlesini düşündüğümüzde de bu kolektif bilincin zaten onlarda olduğu kanısındayız. 

Film Programı Hakkında

Vermiglio – Maura Delpero

Gelelim Filmekimi’nin bu hafta açıklanan film listesine! 44 filmden oluşan bu listede tahmin edildiği gibi ödüllü filmler, değerli yönetmenlerin yeni filmleri ve festivallerde dikkat çeken yeni keşifler yer alıyor. Bu filmler arasında, yakın zamanda 81. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan’la dönen Pedro Almodovar’in Julianne Moore ve Tilda Swinton’ı bir araya getiren filmi The Room Next Door; yine aynı festivalde Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan Maura Delpero’nun aile draması Vermiglio, Gümüş Aslan sahibi ve eleştirmenlerden çok iyi yorumlar almış olan Brady Corbet filmi The Brutalist; Toronto ve Cannes Film Festivali’nden ödülle dönüp Demi Moore’un yıllar sonra performansıyla adından söz ettirdiği Coralie Fargeat’nın yeni filmi The Substance ve Cannes Film Festivali‘nde Altın Palmiye kazanan Sean Baker’ın Anora flmi bulunuyor.

The Substance – Coralie Fargeat

Filmekimi Listemizde Olan Filmler 

Bu yılın büyük ödül kazanan filmleri The Room Next Door, The Substance ve Anora herkes gibi bizimde izleme listemizde. Özellikle Sean Baker’ın Florida Project, Red Rocket ve Tangerine’den sevdiğimiz tarzı ve ele aldığı benzer konular düşünüldüğünde Anora, listemizin tepesinde yer alıyor. Sean Baker, filmde Rus bir oligarkın oğluyla ilişki yaşayan Anora’nın yaşadıklarını izleyicilere farklı duygu durumları yaşatacak bir kurguyla ele alıyor.

Film listemizde yer alan bir diğer film ise I’m Still Here. Walter Salles’in özellikle Venedik Film Festivali’nde çok konuşulan ve festivalden En İyi Senaryo ödülüyle dönen filmi bir politik dram. Brezilya’daki siyasi ve askeri gerçekliği yansıtan film, 1971 yılında geçiyor ve bir ailenin, tutuklandıktan sonra akıbetleri hakkında bilgi alamadıkları aile üyeleri için sergilediği mücadeleye odaklanıyor. Filmde özellikle Eunice karakterinin gençliğini canlandıran ve sergilediği performansla büyüleyen Fernanda Torres’i dikkatle izlemenizi tavsiye ederiz.

Cannes’dan Büyük Ödül ile dönen Payal Kapadia’nın All We Imagine As Light filmi de görülmesi gereken bir yapım. Şiirselliği ve görsel dili ile öne çıkan ve Mumbai’de üç hemşirenin ilişkisine odaklanan film, güçlü kadın portreleri çizmekle beraber büyük şehirlerde kalabalık içinde yalnızlık hissini de çok iyi işliyor.

Grand Tour – Miguel Gomes

Merakla beklediğimiz bir diğer film ise Miguel Gomes’in Grand Tour’u. Gomes’e Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandıran film, 1917 yılında geçiyor ve bir memurun nişanlısını terk edip çıktığı büyük yolculuk sırasındaki keşiflerine, gördükleri ve yaşadıklarıyla değişen duygu dünyasına ve nişanlısının onu peşi sıra takibine odaklanıyor. Film boyunca farklı şehirlerin ruhlarını hissededip sömürgelerin durumuna tanıklık ederken, adeta belgesel tadında bir dünya keşfi yapacağız.

blank
Bird – Andrea Arnold

Andrea Arnold’un yeni filmi Bird de özellikle Barry Keoghan ve Franz Rogowski’li iddialı kadrosuyla dikkatleri üzerine çekiyor. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan film, bir aile dramı ve büyüme hikayesi. Yönetmenin kült filmlerinden American Honey’i de anımsatan Bird, trajedi ve komediyi cesur bir çizgide harmanlıyor.

Son önerilerimiz ise İtalyan yönetmenlerden geliyor. Bu iki filmin ortak özelliklerinden birisi mitolojilerden besleniyor olması. Bunların ilki Homeros’un destanı Odysseia’nın bir uyarlaması olan ve Ralph Fiennes ile Juliette Binoche’u tekrar bir araya getiren Uberto Pasolini filmi The Return. Film, destanın fantastik ve canavar içeren unsurlarını dışarıda bırakarak bizlere bir eve dönüş ve hayatta kalma hikayesi anlatıyor. Bunu yaparken de Fiennes ve Binoche’un güçlü oyunculuklarına sığınıyor ve bizlere teatral ve epik bir insanlık draması sunuyor. The English Patient (İngiliz Hasta) sonrası bu iki usta oyuncuyu bir arada izlemek bile oldukça güzel olacak. Bahsetmek istediğimiz diğer film ise Paolo Sorrentino’nun yeni filmi Parthenope. Yönetmen, yine bize eşsiz Napoli manzaraları vaad ediyor ve Napoli’de efsane haline gelmiş siren Parthenope’den adını alan kadın kahramanının doğumundan günümüze yaşadıklarını bizlere anlatıyor. Parthenope de tıpkı siren mitlerinde olduğu gibi baştan çıkarıcı ve erkekler üzerinde etkileyici bir imaj çiziyor oysa kendisi yaşadığı birçok şeyi içselleştiremiyor. Tıpkı The Great Beauty ve Youth’da olduğu gibi Sorrentino’nun gözünden yine yaşam çizgisini ve yaş almayla ilgili bir değişimi izlemek etkileyici olacak.

Herkesin günler öncesinden listesini oluşturduğu Filmekimi için bizim listemizdeki öne çıkan filmler de bu şekilde. Eminiz ki, keyifli ayaküstü sohbetlerin ve filmden filme tatlı koşturmacaların olacağı bir Filmekimi daha sinemaseverleri bekliyor.