Sınırsız Gücün ve İktidarın Getirdikleri: Ölüyor Mu Ne? 

Olimpos Dağı’nın en tepesindeki Tanrı Zeus, günün birinde varoluşsal bir bunalıma girerse ne olur? Studio Oyuncuları’nın kurucusu yazar, yönetmen ve oyuncu Şahika Tekand, 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyerini yapan son eseri “Ölüyor Mu Ne?” ile bu sorunun cevabını arıyor. Mart ayında Zorlu PSM %100 Studio’ya konuk olacak oyun, ele aldığı konunun zamansızlığı ve performatif sahneleme tekniğinin dikkat çekiciliğiyle yılın en özel yapımları arasında yer alıyor.
Ölüyor Mu Ne? Studio Oyuncuları

Şahika Tekand, bizi bu sefer Olimpos’un tepelerinde, tanrıların arasında gezdirerek günümüzün içi boşalan değerlerini ve kavramlarını ironik bir yaklaşımla ele alıyor; eğlenceli ve zekice hazırlanmış bir kurgu ile de tanrı olup her istediğini yapabilmenin ve mutlak güce sahip olmanın getirdikleri üzerine bir sorgulama sunuyor. 

Ölüyor Mu Ne?
Ölüyor Mu Ne? Afiş Çalışması

Oyun mitolojik bir zaman diliminde geçse de, ortaya konulan metnin kapsamı itibariyle bize hiç de yabancı değil, hatta pek çok açıdan günümüz dünyasına göz kırpar nitelikte. Geçmişle günümüz dünyası arasında bir sentez yaratmak ve yeni bir ses bulmak, Şahika Tekand’ın izleyiciye çağın gereklerine de uygun olarak dürüstçe ulaşacak bir anlatım biçimi arayışından kaynaklanıyor. Değişen dünyanın yeni anlatım biçimlerini de zorunlu kıldığını dile getiren Tekand, “Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi” adı altında geliştirdiği kendi yöntemi ile oyun kurma, sahneleme ve oynama sürecinde, bugünün koşullarının canlı gösterisinin ne olabileceğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bunu sadece bir performans dili ile değil, aynı zamanda zamansız bir metin ile de gerçekleştiren yeni oyunu “Ölüyor Mu Ne?” Eugene Ionesco, Samuel Beckett, Aristophanes gibi hem klasik hem çağdaş tiyatro ustalarına selam gönderirken aynı zamanda Tekand’ın geçmiş oyunlarından da alıntılar taşıyor. 

Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi de tam olarak, bugünün koşullarının canlı gösterisinin ne olabileceği sorunundan ilham alınarak ortaya çıktı.

Şahika Tekand

Olimpos sakinlerinin dünyanın ve insanlığın geldiği nokta itibariyle kendi durumlarını tartıştıkları ve anlamaya çalıştıkları bir gün içinde geçen oyun, artık işlevsizlikten hem bedenen hem de zihinsel olarak durma noktasına gelmiş olan Zeus’un, kalan zamanını devam ettirme zorunluluğunu kendisi için katlanılır ve zevkli hale getirme çabasını sahneye taşıyor. Yunan mitolojisinin merkezindeki, en güçlü tanrı olan Zeus; hem tanrılar dünyasında hem de insanlar dünyasında adaletin, düzenin ve gücün sembolü konumunda. Onun şimşekleri, gökyüzündeki yüce otoritesini simgelerken mitoloji ise onun romantik ilişkilerine ve cezalarına dair zengin hikayeleriyle dolu. İşte böyle bir güce, otoriteye ve ahlaki ve yönetimsel boyutta istediğini yapabilme yetkisine sahip bir tanrı/ yönetici kalan zamanını güzel ve keyifli kılmak için daha neler yapabilir? Bu bağlamda bu sorunun çevresinde oluşan sorunları ve paradoksları sahnede görüyor, birlikte tartışıyor ve kendimizi eşitlik, adalet, etik gibi kavramları sorgularken buluyoruz.

Ölüyor Mu Ne? - Nedim Zakuto
Nedim Zakuto – Ölüyor Mu Ne?

Belleğimizde yer edinen görkemli Zeus imgesinin aksine, sahnede bizi oldukça minimalist bir dekor eşliğinde yalnızca bir sandalye ve varoluşsal bir bunalıma girmiş Zeus karşılıyor. Zeus, sahip olduğu muazzam güce rağmen, kendi varoluşunun absürtlüğü ve kapıldığı döngüsel yaşamın anlamsızlığı arasında hapsolmuş bir tanrı konumunda. Elindeki gücü kozmik düzeni sağlayıp adaleti dağıtmak ve insanlığı bundan faydalandırmak için yeterince kullanamaması onu bir anlam kargaşasına sürüklüyor. Güç zehirlenmesi yaşayan Zeus, tanrıların kralı olarak sorumlulukları olmasına rağmen, bu gücü sıklıkla kendi arzularına ve çıkarlarına ulaşmak için kullanıyor. Bu mutlak gücün sonuçlarının ona ızdırap vermeye başladığı noktada da devreye Olimpos’tan gelen hizmetçisi giriyor. Her ne kadar sözde onu eğleyip oyalamak için gelmiş olsa da bu hizmetçi, dürüst ve cesur söylemleriyle ona ayna tutuyor, onun kendisiyle yüzleşmesine olanak tanıyor. Bu durum da aslında, muhalif olmanın gerektirdiği cesareti ve idealizmi sembolize ediyor. 

“Ölüyor mu ne?” adeta sonuna yaklaşılmış, kendisini tüketmiş dünya düzeninin sürekli olarak kendini yeniden üretme çabasını sahne-oyuncu-seyirci ilişkisinin doğasını sorgulayan bir yapıya tercüme ederken farklı dramatik ve edebi eserlere ve en çok da tiyatro tarihinin iyi tanıdığı ve metnin de ironik bir şekilde tarif ettiği “kuru, ince-sivri, huysuz” bir oyun yazarına göz kırpıyor. İşte oyun, kendisiyle, yazarla, yönetmenle, tiyatroyla, sahneyle, sahnenin şimdiki zamanı ve olanaklarıyla, oyunla, oyuncu olma durumuyla, diyaloğun varlığı için ötekine zorunlulukla hesaplaşırken kendisine karşı dürüst davranıyor ve bunu nüktedan bir dille yapıyor.

Verda Habif

Tekand’ın ışık tasarımının yanı sıra hareket ve ses tasarımını da üstlendiği bu zamansız oyunda, ses de yine görünmeyen bir güç olarak performatif bir etki gösteriyor. Sesin, verdiği komutlarla şekillenen kurgu ve performanslar ile oyun boyunca neredeyse üçüncü bir karakter gibi sahneyi doldurduğunu gözlemleme şansı buluyoruz. Oyuncuların konuşma örgüsü ve kullandıkları aksesuarlarla çıkardıkları seslerin müzikal komutlarla ilişkisi oyuna müzikal bir hava verirken, oyuncuları hem oyunculuk hem de müzikal yetenekleri açısından adeta ustalıklarının sınandığı bir performans ortaya koymak zorunda bırakıyor. Bu sınavdan ustalıkla çıkan oyunculardan Nedim Zakuto Zeus’u, Arda Kurşunoğlu ise Zeus’un hizmetçisi Sisypha’yı canlandırıyor. İki oyuncunun da metnin zamansız gücüyle birleşen performansları izleyiciyi oyunun daha da içine çekiyor.

Ölüyor Mu Ne?

18 Mart Salı akşamı Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde sergilenecek oyun; Şahika Tekand’ın güçlü metni ve Studio Oyuncuları’nın etkileyici performanslarıyla iktidar, evlilik, emek, adalet, akıl, etik, savaş gibi kavramları ironik bir yaklaşımla ele alıyor; tanrılara, iktidar sahiplerine ve güce atfedilen değerleri de sorgulamaya itiyor. 

İlginizi Çekebilir!
Oscar 2024 Ödülleri: Yılın Adaylarına Genel Bakış