Zamansız Bir Duygu Fırtınası: 84 90 62 74 / Old Fools

Old Fools, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir hayat hikayesi. Aşk kadar nefret, sadakat ve bıkkınlık gibi diğer duyguları da içeriyor. Bu nedenle hepimizi tanıdık bir dünyada dolaştırırken bir yandan da yadırgatan, ilişkiler üzerine düşündüren dokunaklı bir kurguya sahip.
Old Fools - Craft Tiyatro

Yaşadığımız hayatın kendisini izlemek hepimizde kalıcı bir etki bırakır. Üstelik bunu dışarıdan bir gözle değil, içimizden bir tanıdıklık hissiyle yapıyorsak. İşte Old Fools bize bunu sunan bir sihir gibi. Kendimizden bir şey bulmamamız neredeyse imkansız. Bu büyülü anlatının yazarı ise Tristan Bernays. Başarılı İngiliz yazarın, bir çiftin paylaştığı yaşamın ayrıntılarını, aşkı ve kaybı ustalıkla betimleyen oyunu, ülkemizde Craft Tiyatro ekibi tarafından sahneleniyor. Neredeyse prömiyerinden bu yana kapalı gişe olan yapımda, İdil Sivritepe ve Olgu Baran Kubilay oynuyor. Oyunun yönetmeni ise Fotoğraf 51 oyunu ile Afife Tiyatro Ödülleri’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanmış olan Craft Tiyatro kurucularından Çağ Çalışkur.

Old Fools

Old Fools’da, Tom ve Viv’in zamana meydan okuyan hikayesine tanık oluyoruz. Onların ilk tanışma anlarından ölüme kadar uzanan bu hikayeyi özel kılan şey, içinde kusurlar ve samimiyet barındıran sadelikli yapısıyla içimizden bir anlatı olması. Hayatın ta kendisi nedir derseniz, bu oyunu örnek gösterebiliriz. Oyun tek başına ne kadar hayatın içinden olursa olsun, izleyicide yarattığı etki aslında oyuncuların performansları ile doruğa çıkıyor. Bu bağlamda İdil Sivritepe ve Olgu Baran Kubilay, gençliğin canlılığı, dinamizmi ile yaşlanmanın karmaşıklıkları, olgunluğu arasında mükemmel bir şekilde geçiş yaparak sırıtmayan, izleyiciyi ikna edici portreler sunuyor. İkili arasındaki enerji ve kimya da oldukça iyi; kavgalar, flört sahneleri olabildiğince gerçekçi ve abartıdan uzak. İzleyicide iz bırakan bu performanslarda, Bernays’ın şiirsellik ve gündelik dil arasında dans eden usta işi diyaloglarının da etkisinin büyük olduğunu belirtmek lazım. Ayrıca İdil Sivritepe’ye ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Hem Viv’in farklı durum ve dönemlerini hem de kızları Alice’in küçüklüğünden gençliğine kadar olan süreçlerini başarılı ve etkileyici bir performansla sergiliyor. 

Aşkın ve Kaybın Ötesi

Old Fools Afiş

Old Fools bize hayatın iniş çıkışlarını dibine kadar hissettiriyor. Hayatın akışının yaşa bağlı olarak yükselip sonrasında inişe geçtiği klişesine, en azından duygu durumları açısından, resmen meydan okuyor. Her yaşta ve yaşanan her olayda iniş çıkışların olabileceğini gösteren oyun, zamanı ustaca parçalayarak seyircinin Tom ve Viv’in ilişkisindeki iniş çıkışları deneyimlemesine olanak tanıyor. Bu da izleyenlere, kronolojiden ziyade anı yaşamaya odaklanmak gerektiğini fark ettiriyor. Bu farkındalığın oluşmasında oyunun minimal sahne tasarımı ve sahnelerdeki ışık değişimleri de oldukça yardımcı. Farklı zaman dilimlerindeki olayları, diyalogları oyuncular sahnenin farklı bölümlerinde oynayarak tüm sahneyi kullanıyor. Böylelikle adeta tüm sahne, farklı tarihlerin notlarının olduğu bir aile albümüne dönüşüyor. Oyuncularla bu kadar iç içe olmak, bazı zamanlarda izleyiciyle kurulan diyaloglar oyunun samimiyetini ve duygusallığını izleyicinin daha çok hissetmesine neden oluyor, katarsis hissi yaratıyor.

Old Fools, bir ilişkiye ne kadar çaba sarf edilebilir, birlikte olmak için nelerden ödün verilir, nelere göğüs gerilir bunu çok iyi anlatan bir oyun. Özellikle oyunun anlatısında yer alan olayların sıradanlığı – herkesin başına gelebilecek flört, aşk, doğum, aldatma, kavga, hastalık gibi hayatın içinden durumları içeriyor olması- ilişkilerin tüm gizeminin ve belki de mutluluğun çok anlam atfettiğimiz, hep daha fazlasını beklediğimiz taleplerde değil de kendiliğinden gelişen sıradanlıkta olduğunu gösteriyor. Bunu yukarıda da değindiğimiz gibi yaşananları kronolojik sırayla görmediğimiz zaman daha da iyi anlıyoruz.

Unutulmaz Anların Gölgesinde

Benim hiç zamanla aram iyi olmadı…

Oyunda bahsettiğimiz gerçekliğe, anılarla dolu hafızaya ve zamansızlığa karşı tek bir direnç var. O da alzheimer hastalığı. Aslında bu “anı düşmanı” bile, hayatın ta kendisinden, içinden bir olgu. Tıpkı ayakta kalabilmek için herkesin kendi düşmanını yaratması gibi gerçekliğin, fizyolojinin yarattığı bir hastalık. Old Fools’da, Don Kişot gibi yel değirmenlerine karşı savaşmıyoruz, aksine hayatın içindeki güzelliklerle birlikte gelebilecek talihsizlikleri de kabullenmeyi öğreniyoruz. Bernays’ın metni ile tiyatro sahnesinde tanıklık ettiklerimiz, alzheimer’ın bile birbirine sıkıca bağlı bir çift tarafından yeniden hatırlama mutluluğuna erişmesini naifçe bize anlatıyor. Çoğu zaman sadece Viv tarafından olsa bile… 

Old Fools

Oyunda, alzheimer aracılığıyla belleğin kırılganlığını da çok iyi gözlemliyoruz. Old Fools’u gerçekten farklı kılan şeylerden birisi de burada yatıyor. Belleğin kendisinin öngörülemez doğasını yansıtan, kronolojik, doğrusal olmayan anlatı yapısına bir noktada alzheimer hastalığını da ekleyerek metne ve oyuna inanılmaz bir katman katıyor. Bu yaklaşım, özellikle alzheimer hastalığı altında zayıflayan belleğin parçalı doğasını da bizlere yansıtıyor. Bu durumda izleyici, bir yandan karakterlerin solgun anılarıyla başa çıkmaya çalışırken diğer yandan Tom ve Viv’in hikayesini yapboz gibi bir araya getirmeye çalışıyor. 

Old Fools, geçmiş, şimdi ve hayal edilen gelecek arasında gidip gelen, alzheimer’ın da etkisiyle zaman ve gerçekliğin iyice bulanıklaştığı zarif ve dokunaklı bir yapım. Sanki anılar zayıfladığında bile aşkın varlığını sürdürdüğü bir dünyayı kanıtlamak istiyor; bundan da güç alarak insan bağlarının gücünün etkileyici bir örneğini sunuyor. İnsan ruhunun direncinin bir kanıtı ve yaşamın geçici doğasının dokunaklı bir hatırlatıcısı niteliğindeki Old Fools’u izlemenizi tavsiye ederiz.

İlginizi Çekebilir!
Glastonbury Festivali 2024’ün Eleştirel Performansları