Olmak fiili sözlük anlamı olarak bir şeyin varlık durumuna gelmesi, oluşması anlamına gelir. Heykel ise kalıba dökülerek yaratılan sanat eseri aynı zamanda da mecazi olarak duygusuz, hareketsiz, ruhsuz kişi demektir (Oxford Languages). Franz Erhard Walther’in “Heykel Olma Teşebbüsü” sergisi aslında bu iki kelime arasındaki zıtlıktan besleniyor. Tıpkı Walther’in sanata bakış açısının ana damarında olduğu gibi. Sanatçı eserlerinde; hareketsiz, ruhsuz nesne olarak görülen “heykele”, insan bedeninin farklı formlarını kullanarak nasıl bir dinamizm katılabileceğini etkileyici bir şekilde gösteriyor, enstalasyonunda dinamik bir fiil olan -olmak üzerinden esere değil, sürece odaklanmayı seçiyor. Kelimelerle ve anlamlarıyla oynamayı seven Walther’in sergisi için seçtiği isim, yine sanatçının keskin zekasının ve anlam denizindeki sorgulamalarının bir yansımasından oluşuyor.
Peki heykel olma teşebbüsü nasıl ortaya çıkmış? 1958 yılında, fırıncı bir ailenin çocuğu olan ve Almanya’da Fulda kentinden büyüyen 19 yaşındaki Franz Erhard Walther, bir gün bağdaş kurmuş otururken, önünde de bir kâse duruyor. Bu kâsede kabartma tozu, süt ve su karışımı yer alıyor. Franz Erhard Walther, ağzına aldığı bu karışımı püskürttüğü sırada yanında yer alan arkadaşı onun bu saniyelik hareketlerini fotoğraflıyor. İşte bu durum, Walther’in dinamik olan ve sürece dayanan bu eyleminin fotoğraflanarak statik bir ana taşınması, Heykel Olma Teşebbüsü olarak anlamlanıyor. Burada da aslında Franz Erhard Walther, heykeli bir çıktıdan ziyade bir süreç ve eylem olarak tanımlamış oluyor. Ayrıca bu olay, sanatçının hayatına şekil verecek önemli bir dönüm noktasına da işaret ediyor. Çünkü Walther, ekmek yapımında kullanılan bu karışımı bedeninden dışarı atarak adeta aile mesleği olan fırıncılıkla bağını koparıyor. Yani bu durum, onun sanat alanına geçiş yapmasını da simgeliyor.
Heykel Olma Teşebbüsü sergisi, sanatçının farklı bedensel ifade biçimleri yaratma çabasıyla şekilleniyor. Bu yaratımları da mekân ve zamanla ilişki kapsamında ele alıyor. Enstalasyonda yer alan bazı sergi kopyalarının, misafirler tarafından etkinleştirilebilme imkânının olması da Franz Erhard Walther’in sanatta zamana, mekâna verdiği önemin ve bedensel biçimlerin zaman-mekân boyutundaki dinamikliği, öznelliği üzerine düşündürmek istemesinin en önemli kanıtlarından. Bu durum da aslında sanatçının sanatın nesnelliğine karşı başkaldırısı olarak ele alınabilir.
Sanatın nesnelliğine meydan okuyarak anlam üretimini nesneden eylem halindeki bedene kaydıran bu eserler, sanat yapıtı ile fiziksel benliğimiz arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor.
Selen Ansen

Franz Erhard Walther’in bedenin zaman ve mekâna bağlı olarak aldığı formlara bu kadar duyarlı olmasının altında onun yaşamının ve kişisel deneyimlerinin yeri oldukça fazla. Sanatçı, II.Dünya Savaşı sırasındaki trajik çocukluk anılarından besleniyor. O dönemdeki birçok insanın bulunduğu mekân ve şartlara göre, gizlenmek için bedenini obje ve mekâna uygun farklı biçimlere sokmak zorunda olması gerçeği “Heykel Olma Teşebbüsü” fikrinin arka planındaki önemli bir deneyim olarak göze çarpıyor. Üstelik enstalasyondaki etkinleştirme alanlarının, birbirine benzer seri halindeki eserlerin kolektifliği ve bir arada hareket etme -heykel olma- olgusu, bu deneyime dayanıyor denilebilir.
Eserlerin gerçekleşmiş ve henüz gerçekleşmemiş formlar barındırması da, sanatçının sanatın nesnellik algısına karşı duruşu niteliğinde. Çünkü farklı bedenlerin bir malzeme gibi mekânla, eserlerle bütünleşerek farklı eserler, durumlar yaratması öznel ve dinamik bir süreci işaret ediyor. Bu bağlamda Franz Erhard Walther, sanatın nesnelliğine “heykel” üzerinden güçlü bir eleştiri sunuyor ve zaman-mekân bağlamında canlı bedeni de alışılagelmişin dışında bir yapıt haline getiriyor. Onun sanat ilkesi olan “Sanat Tarihinin Dışına Çıkmak” sergide sonuna kadar hissediliyor.
Nesnelerin önceden belirlenmiş birer anlamı yoktur. Anlam, kullanıcıların bu nesnelerle gerçekleştirdikleri eylemler aracılığıyla tesis edilir ve sanatçı ile kullanıcılar arasındaki iş birliğine dayalıdır; bunlar etkinleştirilebilir eserlerdir.
Selen Ansen
Heykel Olma Teşebbüsü Sergisindeki Eserler
Franz Erhard Walther’in 1950’lerin ortalarından 2010’lara kadar ürettiği eserlerden oluşan Heykel Olma Teşebbüsü sergisi, dikkat çekici ve etkileyici birçok çalışma barındırıyor. Bunlardan birisi de sanatçının 1957-1958 yıllarında oluşturduğu “Sözcük Resimleri”. Franz Erhard Walther, bu seride sözcükleri belirlediği renklerle ve yazı karakterleriyle eşleştiriyor. Bu mimari nitelik kazanmış sözcükler, mekânın ve izleyicinin içinde bulunduğu durum bağlamında kişisel farklı anlam evrenlerine geçiş yaparak, öznel farklı anlamlar ifade ediyor. Sanatçı, bu serisiyle de sanatın nesnelliğine karşı sözcükler üzerinden de bir göndermede bulunuyor.

Franz Erhard Walther’in dile olan ilgisinin her şeyden önce forma dair ve eylemle bağlantılı olduğunu gösteren eserlerinden birisi de 1962-1963 yıllarında yaptığı “Kılıf İçinde Yedi Kağıt Bloğu”. Bu eserler, gösterge ve anlam ilişkisine odaklanıyor ve anlamı göstergeden kopararak dili yeniden şekillendiriyor. Bu etkinleştirebilir göstergelerin her zaman okunaklı olmaması, Ludwig Wittgenstein’ın sözcüklerin anlamı hakkındaki düşüncelerini de çağrıştırıyor.

Sanatçının ilgi çekici eserleri arasında havayla doldurulmuş yastık formları da yer alıyor. Bu yastıklar, havanın dinamizminden, kumaşın akışkanlığından ve insan bedeniyle fiziksel etkileşimden güç alarak yine süreç dahilinde farklı formlar oluşmasını hayal ettiriyor.
Kavramlar formları, formlar da kavramları yaratır.
Franz Erhard Walther
Franz Erhard Walther’ın birçok eserinde malzeme olarak kumaşın kullanılmasının da özel bir anlamı var. Kumaş, hem dokunma duyusunu hem de fiziksel etkileşimin dinamizmini ifade ediyor. Bu sayede de farklı biçimsel olanaklar doğuruyor. Üstelik sanatçının dinamik, öznel sanat anlayışında esnek, giyilebilir ve girilebilir bir malzeme olan kumaş, fikirlerini ve duruşunu anlatmakta önemli bir yer tutuyor. Eserlerinde kumaş kullanmaya ise bir terzinin kızı olan ilk eşi Johanna Fries ile tanışması sonrası başlıyor. Kumaş eserlerinin üretiminde iş birliği yaptığı Johanna, hala sanatçıyla birlikte çalışıyor. Bir fırıncının oğlu ve terzinin kızının sanatsal alanda yollarının kesişmesinin de, benzer bir hikâyeye ve vazgeçişe dayanması da oldukça ilginç bir tesadüf gibi görünse de anlamlara ve deneyimlere odaklanan Franz Erhard Walther ve sanat anlayışı için tesadüf ötesi özel anlam taşıyor diyebiliriz.

Sergisinden Görünüm I Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz, Arter
Walther’ın eserleri, bizleri madde ile maddi olmayanın temas ettiği bölgeye taşıyan eserlerdir.
Selen Ansen
Nesnel olarak görülen eseri, canlı bedenin ve eylemlerin alanına sokarak onu malzemeleştirip, bedenle olan etkileşimiyle kazandığı yeni form üzerinden sanatsal boyutta anlamlandıran Franz Erhard Walther, gerçek zamanda gerçek mekânda izleyici tarafından gerçekleştirilen eyleme odaklanıyor. Bu sayede de sanatın nesnelliğine meydan okuyor, canlı bedeni sanatın durağanlığından ve katılığından kurtulmak için zekice kullanıyor.
Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği Franz Erhard Walther Foundation’ın iş birliğiyle gerçekleştirilen Heykel Olma Teşebbüsü sergisi, sanatçının kâğıt, baskı, boya ve kumaş kullanarak ürettiği etkileyici yapıtlarını içeriyor. İzleyenlere ve katılımcılara sanatsal formlar ve nesnellik-öznellik üzerine düşündüren bu etkileyici sergi, 5 Ekim 2025 tarihine kadar Arter’de.