Akışın Peşinde: Flow Animasyonu ile Hayata Farklı Bir Bakış

Yönetmen Gints Zilbalodis’in Flow animasyonuna bir ekoloji masalı diyebiliriz. Diyalogsuz, sadece doğanın kendisinin dönüşümlerini ve sakinlerinin mücadelesini anlatan dokunaklı animasyon aslında izleyenlere alt mesaj olarak da birçok şey sunuyor.
Flow Animasyonu

Flow, Cannes’da prömiyerini yaptığı günden bu yana izleyenleri büyülemeye devam ediyor. Nasıl ki The Brutalist’ten epik bir drama olarak bahsediliyorsa Flow’dan da epik bir ekoloji masalı olarak bahsedilebilir. Zaten animasyonun başarısına, Altın Küre’de En İyi Animasyon Ödülü’nü kazanması ve Oscar Ödülleri’nde hem En İyi Animasyon hem de En İyi Uluslararası Film dalında aday olması da gösterilebilir. Ayrıca yapımın, katıldığı festival ve yarışmalarda şu ana kadar toplam 35 ödül kazandığını da belirtmek lazım.

Animasyon bizi sanki herhangi bir açık dünya oyunundaymışız gibi hissettiriyor. Üstelik karakterlerin, hayatta kalmak için yaşadığı sınavlar bir video oyununun içindeymişiz hissini daha da güçlendiriyor. Flow’u izlerken aklıma gelen ilk oyun 2022 yılında BlueTwelve Studio tarafından yayınlanan indie yapım Stray’di. Flow’un aksine gelişmiş bir modern şehirde geçen Stray’de de ana karakterimiz yine bir kediydi ve bu kedinin macerasına tanıklık ediyorduk. Flow’u izleyip seven oyunseverlerin oynamasını şiddetle öneririz.

Flow Afiş

Flow’da kahramanlar ormanlar, nehirler ve uçurumlar arasında gezindikçe, adeta her sahne bir sanat eserine dönüşüyor. Bu sayede de Zilbalodis doğanın güzelliğini ve öngörülemezliğini izleyiciye etkileyici bir şekilde aktarıyor. Fotogerçekci karelerle dolu Flow animasyonu için bir 3D DIY (do it yourself) proje diyebiliriz. Flow’u ücretsiz açık kaynaklı yazılım Blender ile tasarlayan Gints Zilbalodis, daha önceki animasyonu Away’de olduğu gibi Flow’da da kendisi birçok departmanda yer alıyor. Yapımın hem yönetmeni hem yazarı hem de prodüktörü olan Zilbalodis, aynı zamanda besteleri kendisi yapmış, görüntü yönetmeni ve art direktör olarak da projede yer almış. Ayrıca animasyon ve ses departmanında da ekip çalışmasının önemli bir parçası olmuş. DIY ruhu da Flow’un izleyenlere sunduğu samimiyetin ve duygunun daha çok geçmesini sağlıyor. 

Flow ve Bize Anlattıkları

Flow, birçok incelemede bir kedinin yeni yuva arama, hayatta kalma hikayesi olarak tasvir ediliyor fakat Flow’a farklı açılardan bakarak daha derin anlamlar da çıkarabiliriz.  

Ormanın içinde bulunan terk edilmiş bir evde yaşayan kedinin hikayesi olarak başlayan animasyon, ormanın sel altında kalmasıyla yaşam mücadelesine dönüşüyor. Animasyonun mekan ve zamanı olarak net bir şey söyleyemesek de çevrede insan olmamasından, dev heykellerden, doğanın sadeliğinden, terk edilmiş gemilerden, sular altında kalmış sütunlardan anladığımız kadarıyla bizde bir yakın gelecek izlenimi oluşturuyor. Bu izlenimi destekleyen bir dış kaynaktan da bahsedebiliriz. O da, İncil’de Tanrı’nın gazabını göstermek ve insanları cezalandırmak için dünyayı sular altında bırakması olayı. Belli ki insanların yok olduğu ya da göçtüğü, onların izlerinin silinmeye yüz tuttuğu, hayvanlarla doğanın baş başa kaldığı bir dünyadayız.

Sonra suyu kullanarak eski dünyayı büyük bir tufanla yok etti.

II. Petrus 3:6-7
Flow – ©Courtesy of Sideshow and Janus Films

Flow, orijinal bir hikaye sunmasının yanı sıra yukarıda da belirttiğimiz gibi İncil’deki anlatıya da paralellik gösteriyor. Bu bağlamda kurtuluşa yolculuk temalı Nuh’un Gemisi anlatısıyla benzerlikler taşıyor. Flow ve Nuh’un Gemisi hikayesinde, tekne anlatıyı bir arada tutan anahtar nokta. Flow’da da Nuh’un Gemisi’nde de kahramanlar suyun yüzeyinde kalmalarını sağlayan araca sıkı sıkıya bağlıdır. Hatta tekne/gemi için hayatın bir mikrokozmosunu temsil ettiği bile söylenebilir, sıradanlığını yitirmiş bir dünyada hem hayatta kalmak hem de keşfedebilmek için bir araç konumundadır. Ayrıca Flow’da tekneye çeşitli hayvan türlerinin dahil edilmesi, Nuh’un Gemisi’nin özünü de yakından yansıtıyor. Nuh’un Gemisi, Dünya’daki her hayvan türünden bir çift için kurtuluş sunan bir sığınak durumundayken, Flow da hayvanları yolculuğa dahil ederek bir arada yaşama, birlik içinde olma ve hayatta kalma temalarını vurguluyor.Flow animasyonunda, hikayenin neredeyse hepsi bir nehirde geçiyor. Kahramanlar, nehirde bir teknede belirsizlik içinde hayatta kalmak adına rotasız bir yolculuğa çıkıyor. Bu noktada nehrin, hayatın akışını temsil eden bir sembol olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Nehir, hayatın sürekli devinimini, karşımıza çıkardığı engelleri ve herkesin üstlendiği kendi yolculuğunu simgeliyor. Mesaj olarak da bu yolculukta kesişen yolların, arkadaşlığın ve yardımlaşmanın önemini anlatıyor.

İnsan-Olmayan Hayvanlar ve Doğa

Flow’un ana karakterleri de yan karakterleri de insan-olmayan hayvanlar. Bu animasyonda insanlardan bahsedilmiyor, antropomorfizm yapılmıyor; insanlara tek bir şekilde atıfta bulunuluyor gibi. O da, doğaya verdikleri zarar ve neticesinde sebep oldukları felaketler açısından. 

Flow Animasyonu
Flow – ©Courtesy of Sideshow and Janus Films

Animasyonda, selden kurtulmaya çalışırken ötekileştirilmiş olan canlıların nasıl bir araya gelerek bir yaşam mücadelesi verdiğini görüyoruz. Flow’daki geniş, bitmek bilmeyen ormanlar, sonsuz manzaralar bu mücadeledeki karakterleri sarmalıyor, bu bağlamda da onların yalnızlığını ve çevrelerinden kopukluğunu vurguluyor. Bu mekansal konumlandırma, ötekileşmenin canlı bir şekilde resmedildiği bir tuval olarak işlev görüyor. Lemurun diğer lemurlar tarafından dışlanması, kuşun sürüsüne aykırı tavırları ya da köpeğin diğer köpeklerden farklılığı da ötekileştirilmenin toplumsal boyutuna güçlü bir örnek sunuyor. Zamanla farklı cins hayvanların birbiriyle karşılaşmalarıyla birlikte animasyon, empati, birbirlerini tanıma ve anlama anlarını detaylı bir şekilde yansıtıyor ve ötekileştirilmenin paylaşılan deneyimler, ortak amaçlar aracılığıyla aşılabileceği tezini savunuyor.

Filmde yaprak hışırtıları, su akışı, rüzgar esintisi gibi doğanın kendi sesleri ve hayvanların çıkardığı doğal sesler dışında hiç ses ve diyalog kullanılmamış olması animasyonun doğallığını desteklerken, hayvanlara insani özelliklerin yüklenilmesini ve onların seslendirilmesini de yani antropomorfizmi (insan biçimciliği) de reddettiğini gösteriyor. Burada ekip, her şeyi kendi doğallığında, doğal ortamında ve hayvanların kendi iletişim şekilleriyle vermek istemiş. Zaten her bir hayvanın kendi doğasını yansıtan tavırları, olaylara ve objelere karşı olan tepkileri de abartısız ve gerçekçi. Bu durumlar, izleyenlere ekolojik problemler yaşadığımız ve birçok şeye insanmerkezci ve türcü yaklaştığımız modern dünyayı göz önünde bulundurduğumuzda güçlü bir empati yolu da sunuyor.

Flow’da dikkat çeken bir diğer nokta ise hayvanların cinsiyetlerinin net bir şekilde anlaşılmamasıdır. Bu noktada da animasyonda hayvanların cinsiyetlerinin önemsizliği ve onlara cinsiyetin insan toplumu tarafından atfedildiği fikri savunuluyor gibi görünüyor. Animasyonda, cinsel kimliklerden, insanlar tarafından onlara atfedilen duygulardan, türcü yaklaşımdan bağımsız, hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden varlıklar görüyoruz.  (Hayvanlarda cinsiyet konusu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız sitemizde yer alan bu yazıyı da okumanızı tavsiye ederiz.)

Flow’da hayvanlar ilk başta cinsleri gereği birbirlerine karşı düşmanca tavırlar sergilerken, hayatta kalma içgüdüsü ağır bastıkça arkadaşça, yardımlaşarak hareket etmeye başlıyorlar. Bu durum animasyon ilerledikçe daha da netleşiyor ve duygusal finalinde de tavan yapıyor. Buradan da özellikle kent yaşamında ve toplumsal hayatta hayvanların yerinin tartışıldığı günümüz dünyasında yaşama içgüdüsüyle tüm türlerin birbirine saygı duyarak iç içe yaşayabileceği mesajını alıyoruz. Tabii animasyonda bahsedilen dünyada hiç insan yer almadığını da tekrar belirtmek isteriz…

Flow – ©Courtesy of Sideshow and Janus Films

Flow ile Gints Zilbalodis sadece bir animasyon filmi yaratmamış; sessizliğin çok şey anlattığı ve doğanın zarafetinin yol gösterdiği, türcülüğün olmadığı ütopik bir dünyaya düşünceli bir kaçış sunmuş. Yapım, hem işlediği arkadaşlık kurma, birlikte hareket etme, birbirini sahiplenme davranışları açısından hem de verdiği güçlü alt mesajlar açısından her yaştan kitle tarafından izlenmesi gerekiyor.

İlginizi Çekebilir!
2024 Yılının Öne Çıkan Filmleri